İmkansız Mekanlar ya da Olanaksızın Olanağı
Gerçek objelerin bilgi-işlem, sanal objeler ve süreçler ile ilişkilendirildiği, siber-fiziksel sistemlerin önemli rol oynadığı, içinde bulunduğumuz bu dönemde (Endüstri 4.0) disiplinler silolarından çıkıp bir araya gelmeye dönüşmeye/dönüştür(ül)meye başlamış, yeni bilgi alanları ve çok disiplinli çalışmalar ortaya çıkmıştır. Bu yeni dönemin bir sonucu olarak, bütün disiplinlerde olduğu gibi mimarlıkta ” imkansız ” olarak tanımlanan yaklaşım ve yöntemlerin sayısı gün geçtikçe azalmakta ve mimarlık bu disiplinlerarası ortamda kendini yeniden tanımlamakta belki de yeni bir biçimde var olmaya başlamaktadır. Sayısal tasarım yaklaşımları ve araçlarının önemli rol oynadığı bu dönüşüm, mimarlığın disiplinlerarası bir algıyla tasarım, simülasyon ve üretim araçlarını, mekan anlayışlarını yeniden ele almasına zorlarken bir yandan da problemlerin karmaşıklığı ile birlikte sayısal teknolojilerin de sınırlarını genişlemeye zorlamaktadır.
Sayısal üretim teknolojilerindeki gelişmeler ile üretilmesi mümkün olmayanın üretilebilmesi, sanal ve zenginleştirilmiş gerçeklikle birlikte mekan deneyiminin dönüşmesi gibi sayısal teknolojilerdeki gelişmeler hem fiziksel hem sanal olarak imkansızı mümkün kılarken kendi imkansızlarını yaratmaktadır.